Şimdi dostum… Noel mi, slot mu, geçmiş mi, gelecek mi derken Christmas Carol Megaways bana resmen “kendini kaybet” dedi. Hani bazen içinden bir ses, “bugün şanslısın” der ya… İşte bu oyun o sesin ta kendisi. Slotter sayesinde buldum bu güzelliği. Şimdi anlatıyorum sana, sıkı dur.
Bu oyunun havası farklı be kardeşim. Başlar başlamaz fondaki kar, çan sesleri, Ebenezer Amca’nın o tripleri… Bir anda 1800’lere ışınlanıyorsun. Ama dur! Bu sadece atmosfer. Makaralar var ya, dönüyor mu dönüyor. Hele ki o free spin özelliği yok mu… Hani derler ya, “bir sardı mı bırakmaz” diye. Aynen öyle.
Her kazançta bir ışık, bir çan sesi. Ne bileyim, insanın içi ısınıyor. Bonus turu desen tam hikaye anlatıyor gibi. “Geçmişin hayaleti” diye başlıyor, paraları çat çat veriyor. O an diyorsun ki, “lan keşke daha çok spin alsaydım.”
Bak şimdi… Slotter’da oynamanın ayrı bir büyüsü var. Mobilde, bilgisayarda, tablete yapış da oyna yani. Görsel kalite maşallah, şeker gibi. Grafikler desen zaten ayarında, göz yormuyor. Arayüzü de kurcalamaya gerek yok, hemen alıyor içine.
Bir free spin alırsın, çarpan gelir. Yetmezmiş gibi kazancın artar. Hani oyunda “Megaways” diyorsa ciddiye al, bu öyle boş Megaways değil. Christmas Carol Megaways sana diyor ki: “Oyna beni, gör farkı.”
Bazen dönüyor ama gelmiyor. Olur öyle. Hayat gibi işte, sabır gerektirir. Ama işin güzel yanı şu: Her dönüşte umut var. Bir çarpan, bir spinde iş değişir. Ve işte tam o anda… O kazanç, öyle bir gelir ki; hem kalbini hem cebini ısıtır.
Slotter’la yollarımız kesiştiğinden beri hep bir sürpriz, hep bir heyecan. Bu oyunda en çok sevdiğim şey de bu: Bir yandan hikaye anlatıyor, bir yandan da cebine katkı yapıyor.
İşte o yüzden Christmas Carol Megaways’i bırakamam. Çünkü bazen bir Noel gecesi, hayatını değiştirir.
Hadi gel şimdi, dürüst olalım. Klasik slotlar bazen can sıkar. Süslü, göz alıcı, ama içi…
Bak şimdi… Hani bazı oyunlar var ya, ilk bakışta çerez gibi gelir ama sonra bırakmaz.…
Bak şimdi... Hırsızlık mı? Yok be abi, oyun bu! Ama öyle böyle değil, bankayı boşaltma…
Bak hele bak! Yine Afrika'nın tozlu ovalarındayız. Yalnız bu sefer tatil değil, işimiz var. Makaralarda…
Kardeşim şöyle söyleyeyim: Bazı oyunlar var, adı duyulunca bile yüzünde bir sırıtış olur. İşte Ultra…
Bak dostum, bu oyunu ilk açtığında hissedeceksin o Mısır esintisini. Ama öyle tarih kitabı gibi…